Yılda bir
defa aynı soruyu soruyorum kendime “Sen kime tecavüz ettin baba?”
Daha on
beşime yeni girmiş, ergenliğe geçtiğim yılın ikinci yarısındaydım. Anam
temizliğe gittiği evlerden işi bitince yer bezlerinden birkaç tanesini
çantasına atar, evde birkaç kez yıkar sonra keser de ablamla bana tampon
yapardı. Neyse ki aybaşlarımız aynı günlere denk gelmiyordu da evdeki bezleri
birbirimizin ardından yıkayıp kullanabiliyorduk.
Babam denen o
orospu çocuğu fabrikadan eve gelmeden önce köşe başındaki meyhaneye
uğradığından ağzı leş gibi kokarak girerdi evden içeri. Bıraktığı üç kuruş ile
dünyaları satın almalıymışız da neden almamışız diye yediklerini sorgular, her
yemekte, önce anamı sonra bizleri haşlardı.
En çok gece
vardiyasından dönüşünü severdik. O zaman eve gelişi sabaha doğru olduğundan
içmemiş olur, uykusu nefretini bastırabildiğinden doğrudan yatağa girer, boz
bir ayı gibi horlaya horlaya uyurdu.
O gecelerin
sabahında, anam da ablam da ben de güne ağlamadan başlardık.
Gündüz vardiyası dönüşlerinden akşamüzeri eve
geldiğinde, anam temizlikte ise, ablam da zaten ya sevgilisinde ya da
mahallenin diğer kızlarının birisinin evinde fingirdediğinden evde tek başıma
olurdum. Meyhanede içmemiş ise fabrikada onun bunun yarım bıraktığı sönmüş
sigara izmaritlerini içtiğinden üzerine sinmiş kesif yanık bir plastik kokusu
ter kokusuna karışmış halde içeri gireceğini hayal eder, gelmesini istemeden
divanın üzerinde oturur beklerdim.
Ablamı okula
göndermişlerdi ama o orta ikide okulu terk edince benim de okumayacağıma karar
verdiler, ilkokuldan sonra okula göndermediler.
“Göndermediler”
diye çoğul konuştum ama kararı veren babamdı…
En
korktuğumuz zaman, babamın eve akşam vardiyasından gelmesiydi. Saat gecenin
ertesi gününe dönmüş, bizler çoktan uykuya dalmışken leş gibi şarap kokan bir
adam eve gelir her gece anamı düzerdi.
Kadıncağız
sesini bile çıkartmazdı biz duymayalım, anlamayalım diye.
Böyle
gecelerden birisinde ne yapıyorlar diye yavaşça kalktım ablamla yattığımız
salondaki yer yatağından. Alelacele odaya girdiğinden kapısı tam kapanmamış
odanın yanına gelip içeriyi gözetlemeye başlamıştım.
Babam, işçi
tulumunu çıkartmadan anamın arkasına geçmiş kalçasını bir ileri bir geri
ittirip duruyordu. Birkaç saniye sonra inleyerek geriledi. Ayağa kalkıp
pantolonunu şöyle bir çekiştirip fermuarını yukarı kaldırıp kapattı. Sonra
elini cebine atıp buruş buruş olmuş bir iki kâğıt parayı yatağın kenarına atıp
yatağa devrildi.
Devrilirken
göz göze geldik…
Gördüğümü
görmüştü ama ne bana ne anama hissettirmedi.
Ertesi akşam
kapı güm güm diye vurulunca “Eyvah bu sefer fena sarhoş herhalde!” deyip
ablamla birbirimize sarılmıştık yatakta. Anam hem pişkin hem de başına
gelecekleri tahmin ederek açmıştı kapıyı.
Kapıda karşı
apartmandaki Necla ablanın kocası Ali Abi, kekeleyerek söyleyiverdi babamın
vurulduğunu.
Ne hissettiğimi
hatırlamıyorum o anda ama yüreğime her akşam batan yumaklanmış bir diken
kuruyup toz olup yok oluverdi.
Anam hiç
istifini bozmadan üzerine geçirdiği hırkası ile sokağa çıkmış, meyhane önündeki
kalabalığı yarıp polislerin arasından içeri girmişti.
Birkaç dakika
sonra da eve gelip, “Babanız ölmüş.” deyip, gece yarısında mutfağa
girmiş şekeri bol bir kek yapmıştı.
O gün son defa ablam ile
birbirimize sarılarak yattık. Birkaç hafta sonra da evden
ayrıldı, sevgilisi ile kaçtı. Bir daha görmedik onu.
Anam öldüğü
güne kadar her gün temizliğe gitti, beni okuttu. Ortaokulu zor bitirdim ama ona
verdiğim sözü tutup liseyi de okudum.
Geçmiş
hayatımı gizleyerek üniversiteyi bile kazandım, dört sene de bitirdim. Bu
sayede bir şirkette muhasebe bölümünde müdür bile oldum. Birçok erkek
çalışanım var. Onlara ara sıra mobing uyguluyorum babamı hatırlayarak. O
anlarda orgazm oluyorum.
Anam öldü ben
üniversitedeyken. Gittiğinden beri hayata tutunmakta zorlanıyorum. Hedeflerimi
hatırlatacak kimse olmayınca kendime bir oyun yarattım.
Ona olan
borcumu, yılda bir gün, onu ve yaşantısını unutmamak adına doğum gününde eskort kızlık yaparak ödüyorum.
Kendimi
fabrika işçisi olarak seçtiğim adamlara para karşılığı satıyorum. Baştan tembih
ediyorum adama yapacaklarını.
Adam işçi
tulumunu çıkartmadan benim arkama geçiyor, bir ileri bir geri gidip geliyor.
Birkaç saniye sonra inleyerek geriliyor. Ayağa kalkıp pantolonunu çekiştirip
fermuarını kapatıyor. Sonra buruş buruş olmuş bir iki kâğıt parayı yatağın
kenarına atıp yatağa devriliyor.
Hey Baba sen
o gece anama tecavüz etmedin, beni hayata küstürdün, benim katilim oldun, seni
öldüğün için affettiğimi zannetme, nefes aldığım sürece seni affetmeyeceğim,
senin o iğrenç yüzünü unutmayacağım, sen o gece bana ve hayatıma tecavüz ettin,
o anı, o yüzü unutmak istemiyorum, zira sadece anamın yaşadığı zorluklarını
anarak ayakta kalabiliyorum,
Adamın
yatağın kenarına attığı parayı alıyorum ama yüzüne bakmıyorum. O anda
hatırlamak istediğim tek yüz, Babamın o geceki yüzü.
O yüzü
unuttuğum gün, anamın yanına gideceğim.
Hakan Mayıs
2020