Tatiller, hayatımızın
tekdüzeliğinden bizleri koparan bir zaman diliminden başka ne olabilir ki? Eh o
zaman, dört duvar arasında geçirdiğimiz yılın üç yüz elli gününden farklı bir
yaşam tarzını, beton binalar dışında, doğa içinde bir tatil sunabilen çadır
ya da karavan ile bir tatil yapmayı arzu ederken kimselere
gidemediğimiz ya da kimselerin bize gelemediği bu Bayram’da hangisinin bizlere daha
uygun olacağını düşünmek için iyi bir fırsat.
Gerek çadır gerekse karavan ile
yapılacak bir tatilde en temel ortak özellik, doğa içinde bazen rengarenk
çiçeklerle ya da ağaçların ortasında, bazen bir göl ya da bir deniz kenarında,
bazen sert yamaçların olduğu bir vadi ya da bir yaylada geçireceğimiz bir, iki
haftalık tatil bizi bir yıldır yaşadığımız ev konforundan uzaklaştırırken kendi
gerçeğimiz olan doğa içinde yaşamaya daha da yaklaştıracaktır. Çadır tatilinde
eğer bir arabamız yoksa ekipmanlarımız bir sırt çantası içinde sıkıştıracak
kadar az ve öz olduğunda eşyalara olan mahkûmiyetimizden de kurtulmuş olarak
daha özgür oluruz. Buna karşılık bir karavanımız olduğunda bir iki parça
fazladan kıyafetimiz, birkaç çeşit yemeğimiz, sıcaklarda buz gibi soğuk
içecekleri alabildiğimiz buzdolabımız, sabahın serinliğinde kolaylıkla su
ısıtabileceğimiz bir mutfağımız olması bize ev konforumuza daha yakın bir yaşam
biçimi sunar.
Her ikisinde de kendi
yemeklerimizi kendimizin yapıyor olması bizi bir tatil havasına sokmadığını
iddia eden bayan arkadaşlarımız olabilir. Ama doğa içinde bazen güneş altından
sıcaktan terlerimiz akarken piknik tüpünde pişirmeye çalıştığımız menemenin
kokusu, ruhumuzu hem canlandırıp hem de doyururken, bazen rüzgârlı havada
yakmaya çalıştığımız mangalımızdan uçuşan kömür tozları alıştığımız konservatif
yaşam tarzımızdan çıkmamıza, eşyalara olan bağlılıklarımızdan uzaklaşmamıza
yardımcı olmaktadır. Çadırlı bir tatilde yerine göre araba yolu olmayan
tepelere, göl kenarlarına, vadi içlerine gidip konaklarken, karavan ile en
azından bir araç yolu olması gerektiğinden, hani yaşadığımız şehir gibi olmasa
da en azından o yoldan gelen araçların yarattığı kalabalık ortamda kalmamıza
neden olabilmektedir.
Bu tür doğa içi tatilde, kafamızı
yattığımız yerden az ileriye uzattığımızda gecenin zifiri karanlığında
görebildiğimiz parlak yıldızlar ve havadaki serin su buharı içeren oksijenin
fazlalığı hepimize rahat bir uyku çekmemize yardımcı olurken, çadırda yer matın
üzerinde serin toprağı daha yakın olduğumuzdan yerdeki taşları, kısacası doğayı daha fazla hissederiz.
Oysa karavanda bütçemize göre iki ya da üç kişilik ayrı yataklı olanlarda çok daha
konforlu bir uyku keyfini yaşayabiliriz.
Mayıs 2020

